MANSUR BABA HAZİRESİ’NDEKİ SON OSMANLICA BEKTAŞİ MEZAR TAŞLARI
1. Giriş
Anadolu ve Balkanların fethinde Bektaşi dervişlerinin katkısı göz ardı edilmeyecek kadar büyüktür. Balkanlara giden Bektaşi dervişleri örnek yaşamlarıyla, hoşgörüleriyle orada yaşayanların gönüllerini fethetmiş, onlara umut ışığı olmuşlar, fetihlerin öncesinde ve sonrasında İslâm’ın benimsenmesine katkı sağlamışlardır (Barkan, 1942: 13). Bu çerçevede pek çok Bektaşi inanç önderlerine de toprak tahsis edilerek dergâh ve zaviyelerin kurulması sağlanmıştır (Özlü, 2014: 16). Bunlara Antalya Elmalı’da Abdal Musa, Dimetoka’da Seyyid Ali Sultan, Bursa’da Geyikli Baba, İstanbul Kazlıçeşme’de Eryek Baba ve Şahkulu Sultan örnek olarak gösterilebilir.
Bektaşilik tarihi açısından en önemli olaylardan birisi, Sultan II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı’nın ve onunla bağlantılı olan Bektaşi Tekkeleri’nin 1826 yılında kapatılmasıdır. Bu süreçte binlerce Yeniçeri öldürülmüş, binlercesi ise takibe uğramaktan kurtulamamıştı. Yeniçeri Ocağı’nın pirinin Hacı Bektaş Veli olması nedeniyle Yeniçerilerin, Bektaşi Tekkeleri ile gönül bağı vardı. Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılmasından çok kısa bir süre sonra bütün Bektaşi tekkeleri de kapatılmıştı. Bektaşi babalarının da kimi öldürülmüş, kimi ise sürgüne gönderilmişti. Bektaşi sözü H. 1255 (M. 1839)’a kadar söylenemez olmuştu. Abdülmecid’in tahta çıkışından sonra Bektaşi tekkeleri yavaş yavaş tekrar varlığını göstermeye başlamış ve H. 1267 (M.1850)’de vefat eden Halil Revnâkî Baba’nın himmeti ile evvela Merdivenköy Şâhkulu Sultan Dergâhı uyandırılmış, sonra diğer tekkeler ve zaviyeler açılmıştı (Noyan, 1998: 175).
Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren Türk dinî hayatının iki temel kurumundan biri olan tekkelere dayanarak gelişme göstermiş, bu bağlamda kendisine faydası olabilecek her kişi ve kurumu koruyup desteklemiştir. İdaresi bakımından vakıflar; mazbut, mülhak ve müstesna vakıflar olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.